En son iki yıl önce doğum günümü Büyükada’da kutlamıştık.Yazın
ortasında doğmuş olmamdan ötürü oldukça sıcak bir gün olmasına rağmen, bisiklet
turumuzu asla unutamam.Çok keyifliydi.Hatta birkaç aydır ’adalara
gidelim bisiklete binmek istiyorum’ söylemlerim
sınırsızlaşmaya başlamıştı.Sonun da kavuşma anı.
Adadaydık!
Küçük bir keşif turu ve kahvaltı faslından sonra planlar yapmaya koyulduk.
Bisiklete binme arzumu faytonla gezme heyecanıma tercih etmiştim bir
anda.Doğru seçim olduğunu fazlasıyla
mutlu ve tahmin edemeyeceğiniz kadar eğlenmiş olmam destekliyordu
sonrasında.
Özellikle
koltuk renginin Beni yansıtması ayrı bir torpildi.
Görmüş olduğunuz manzara karşısında gerçekten mutluluk ve
huzur duyacaksınız. Görsellik ve doğa adına her şeye ruhunuz biranda doyuyor. Yakalamış
olduğum birkaç ahşap yapıyı görmenizi isterim.
Fayton yolculuğumuz Aya Yorgi’ye çıkmak üzere son buldu.Bu
dik yokuşu tırmanmak oldukça yorucu aslında.Zavallı eşekleri bu yokuşu çıkmak
için kullanan insanlara bir hayli
sinirlenip, tepki göstermemek mümkün değil tarafımdan.Azıcık hareket, biraz azim Ey İnsanoğlu! Hatta bir eşeğin
çitlerin arasında kiralanmayı beklerken ki o duruşu , sanırım uzun zamandır bir insanda
bile göremediğim masum ifadesiyle Beni kendine hayran bıraktı.Fotoğrafını
çekmek istesem de, popüler eşeğimizin hayran kitlesinden sıra gelmesini
beklemek istemedik.
Faytonumuza veda etsekte, Aya Yorgi’ye çıkmadan önce etrafa
biraz daha göz atmak istedik.Hediyelik eşya stantlarında ada da en çok dikkatimi çeken bu işlemeli
bakır setlerdi.
Ardından gördüğüm tay ile deliye döndüm.Evet, biraz korksam
da yaklaşarak fotoğrafını çekmeyi başardım.Öylece durup gözlerini dikerek kişnemesi ürkütmüştü azıcık
da olsa.Bu da itiraf köşem olsun.
Ama çok sevimli, değdi doğrusu.
Peki , fotoğrafta
göremediğiniz kadar çok fazla güzelliğe sahip olan, altın gibi parıldayan bu ata ne demeli !
Aya Yorgi yolunu tırmanmanın zamanı gelmişti artık.Taşlı ve oldukça dik olan yokuş, gerçekten zorluyor.Azap
yolu olarak bilinmesinin sebepsiz olmadığını öğrenmiş olduk deneyimleyerek.
Tepeye doğru yol alırken kaşık adasını da rahatlıkla
görebilirsiniz.
Aynı şekilde Büyükada’nın tepesine baktığımızda hemen
gözümüze çarpan 1899 yılında bir Fransız firması tarafından inşa edilen
Büyükada Rum Patrikhanesi’ni
görebilirsiniz.Dünyanın en büyük ahşap binası olduğu iddia edilmektedir.
Yolun başlangıcından sonuna kadar sanki sonu yokmuşçasına
yollara bırakılmış, uzayıp giden iplikler çok dikkat çekiciydi.Hani şu Hansel
ve Gretel masalında yolu bulmak için bırakılan ekmek kırıntıları gibi size
pusula oluyorlardı adeta.Ağaçlara dolanmış ve her adımınız da sizi takip ettiren bu iplerin anlamı ise,
tabi ki Bana göre hurafe diyebileceğim dilek ve isteklerin bir gösteriş
biçimi.İnananların bu yolu sessizce ve ellerinde ki makaraları açarak
çıktıkları , ardından bu başarı mutluluğu ile kiliseye ulaşarak dileklerini dileyip mum
yakmaları bir inanışın göstergesiymiş.
Kiliseyi gezdiğinizde motifleri incelemenizi, kilisenin önemli
bir adak ve ziyaret noktasına dönüşmesine sebep olan efsane hikayesini de okumanızı öneririm.
Tepede eşsiz manzara eşliğinde yemek yiyebileceğiniz ve
enfes olduğu söylenen şaraplardan tadabileceğiniz bir lokanta da bulunmaktadır.
Bizim tercihimiz ise , sahilde bir lokantada yemek yemekten
yanaydı.
Şişe manzaralı da olsa, görmenizi istedim.Deniz ürünlerinin
yüzde doksanını oluşturduğu menüde eğer
benim gibi balık ve türünü sevmeyen birisiyseniz birkaç alternatif seçenek daha
bulabileceğiniz, hem lezzetli hem de sakin bir yemek için doğru bir tercih Kıyı
Restoran.
Asla yemediğim ve yemeyeceğim bir tür olsa da, damak tadına
uygun olanlar için arkadaşımın Sizlere tavsiyesidir; kulak verin derim.
Küçük , sevimli ve bir hayli aç misafirleriniz de olacaktır.
Yediklerinizi eritmek için ufak bir tur attıktan sonra ,
dilerseniz son adım olarak meşhur spesiyalitelere
sahip olan Prinkipo Dondurmacısında waffle ya da dondurma yiyerek
turunuzu tamamlayabilirsiniz.Yemek açısından çok kalorili bir gün gibi görünse de
inanın harcadığınız enerji ve doğal şartlar karşısında küçük bir kaçamaktan
öteye gitmeyecektir.
Mevsim itibarı ile hava şartları zorlamadan ve turistlerin yoğunluğunun henüz
hissedilmediği bu zamanlarda, İstanbul içerisinde günü birlik tatil etkisi
yaratabileceğiniz, doğa ile iç içe harika bir tur kesinlikle.
Gezin ve Görün, Hayatınızın her zaman Mavi ve Yeşil kadar Huzur Vermesini Diliyorum..